31 Ekim 2013 Perşembe

ANKARA İL KONGRESİ 27 EKİM 2013 PAZAR GÜNÜ İFA VE İCRA EDİLDİ

ANKARA İL KONGRESİ 27 EKİM 2013 PAZAR GÜNÜ İFA VE İCRA EDİLDİ
Genel Başkan Gültekin Uysal, Ankara İl Kongresi’ne katıldı ve tarihi bir konuşma yaptı..
“Yanlış hesabın Bağdat’tan döndüğü gibi yanlış hesabın Şam’dan da döndüğünü gördük”
              (DP Basın Merkezi – 27 Ekim 2013) Genel Başkan Gültekin Uysal, Ankara İl Kongresi’ne katıldı. Uysal, yaptığı açılış konuşmasında “Bu ülkeyi sadece ideolojik olarak kamplaştırdıklarıyla kalmadılar, aynı zamanda vicdanlarda da bir bölünmeye tekabül eder noktaya getirdiler” diyerek iktidarı eleştirdi.
Divan Başkanlığını Genel Başkan Yardımcısı Ertan Küçükay’ın yaptığı Ankara İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada Genel Başkan Gültekin Uysal, şunları ifade etti:
“Çok değerli divan, çok değerli bakanlarım, çok değerli milletvekillerim, çok değerli il başkanlarım; bu büyük davanın bayraktarlığını yapan ilçe başkanlarım, belde başkanlarım, partimizin her kademesinde bir mesuliyet davası olarak mücadelemizi gören kıymetli dava arkadaşlarım, kıymetli hanımefendiler, çok kıymetli genç kardeşlerim; öncelikle hepinizi en içten duygularımla, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Hoş geldiniz.
Bugün buradan Türkiye’ye milletiyle didişen bir rejimin adı asla cumhuriyet olmaz diyerek demokrasiyle taçlandırmış bir büyük hareketin sahipleri olarak sesleniyoruz. Türkiye’yi kalkındıran, kıt kanaat imkanlara sahip olduğu dönemlerden geçirerek pek çok sıçrama hamlelerini yapan bir büyük hareket olarak sesleniyoruz. Türkiye’de dışlanmış, ötekileşmiş ne kadar insanımız varsa demokrasi eliyle sistemin merkezine taşımış bir büyük hareket olarak sesleniyoruz. Sözümüz orada bitmiş midir? Asla bitmemiştir.
“Türkiye, gerçekleri konuşamaz haldedir”
Türkiye bugün maalesef gerçek gündemini konuşmaktan daha ziyade, içine sıkıştırıldığı geçmişte bedenine giydirilmek istenen o deli gömleklerinin bugün yine aynı anlayışların sahipleri olarak yeniden icra edildiği, yeniden bu deli gömleklerinin giydirildiği iklim içerisinde, siyahla beyaz arasına adeta sıkıştırılırcasına gerçekleri konuşamaz haldedir. Geleceğini gerçek meseleler üzerinden arayacağına, hepimizin müştereki haline getirdiğimiz değerlerimizi bugün bir çatışma unsuru haline getirdiler. Hepimizin müşterekliğimizi artırma zorunluluğuna, bizlerden çok daha fazla yönetme mesuliyetine sahip olanların bu ülkeyi sadece ideolojik olarak kamplaştırdıklarıyla kalmadılar, aynı zamanda vicdanlarda da bir bölünmeye tekabül eder noktaya getirdiler.
Türkiye’de meselemiz sadece bu çarpık, işlemeyen düzeni değiştirmek değildir, sadece yanlışları işaret etmek değildir. Sorumlu bir anlayışla milletin önünde örtülmek istenen her meseleyi bulduğumuz her zeminde konuşmak durumundayız. Milletimizin öncelikli meselelerinde aydınlatıcı bir vazifeyi hep beraber görmek durumundayız. Milli müştereklik meselesi yapmamız gereken meseleler de dahil olmak üzere bugün Türkiye, üzülerek ifade ediyorum, iktidarın özellikle eline geçirdiği medya gücüyle beraber Türkiye’yi ve bu son hali adeta tarihin sonu anlayışı içersinde Türkiye’ye bir dayatma olarak ortaya koyduklarında, kendi özellerinde, kendi tasavvur ettikleri bir dünyayı, Türkiye’yi bunun içersinde yerleştirme gayretlerini görüyoruz.
“Gençlerimiz ümitsizlik içerisinde”
Maalesef bir ümitsizlik halinde gençlerimiz de dahil olmak üzere geleceğine dair bir karamsarlığın içine düşüldüğünü görüyoruz. Bugün Türkiye’yi yöneten bu iktidardan başka kendi insanını çalışmamaya teşvik eden bir başka anlayışın iktidar olduğu bir başka yer yoktur. Dünya ölçeğinde baktığımızda istihdamdan, işsizlikten, Türkiye’nin katma değer üretme kapasitesinden başlayarak, ifade ettiğimiz çerçeve içerisinde dünyayla rekabet eden bir ülke haline getirerek, bu rekabette sadece üreten bir ekonomi değil, aynı zamanda değişen dünya koşulları içerisinde kendi insanına daha fazla refahı transfer eden bir ülke haline gelmek durumundayız.
Gelin görün ki siyasi müktesebatları, ülkeyi yönetme ülke sebatları sadece ve sadece belediyecilikten ibaret olanların Türkiye’nin merkezine, üretime alması gerekirken, maalesef rant yaratma üzerine kurgulanmış bir ekonomiyle bugün Türkiye bu noktaya geldi.
Bugün gelinen noktayı 10 yıldır icra edilen bu siyasetin hesabını vermesi gerekenler, bugün adeta nedamet getirircesine Türkiye’de büyük bir aymazlık içerisinde bakanlarının olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin önünde bu sorumluluğu taşıyanlar, yapısal meseleleri dönüştürmesi gerekenler, Türkiye’de 10 yıldır sanal bir refahı tüketiyoruz diyerek, milletimize mazeret üretmek, dünyada değişen şartlar içersinde o şartlardan olumlu noktada yararlanırken ülkemize pay çıkartanlar, olumsuz bir dalga çıktığında gücün vebali gerçekleri perdeleyerek uluslar arası konjonktüre havale ettiklerini görüyoruz.
“Kendi önceliklerimiz kendimiz belirlemek durumundayız”
Demokrat Parti olarak, dün olduğu gibi bugün de bu toprakları esas alarak, bu tarihe, bu topraklara kulak vererek kendi merkezimizde kendi önceliklerimizi yine bizler belirlemek durumundayız. Türkiye sahip olduğu imkan ve potansiyeli açığa çıkardığı takdirde başkalarına muhtaç bir ülke değildir. Türkiye’de insanımızı birbirine rakip yapmadan insanımızın arasına örülen duvarları yıkacağız diye gelenlerin, o duvarları yeni yeni gruplar, merkezler noktasında yeniden ördüğünü görüyoruz.
Bugün demokrasimiz eksikli bir demokrasidir. Geçmişte olduğu gibi demokrasiyi lüks gören CHP anlayışı karşısında bugün tam demokrasiyi Türkiye’ye lüks gören bir AKP anlayışıyla karşı karşıyayız. Vazifemiz demokrasiyi yerli yerine oturtmaktır.
“Türkiye’nin ihtiyacı yamalı bir anayasa değildir”
Yamalı bir anayasayı yamalı bir bohça gibi Türkiye’ye dayatanlara buradan sesleniyoruz. Türkiye’nin ihtiyacı yamalı bir bohça değildir, yamalı bir anayasa değildir.
Bizim meselemiz Türkiye’de her vatandaşımıza eşit fırsatları sunacak bir modeli icra edebilmektir. Bugün icra edilen siyasetle Türkiye’nin daha fazla yol alabilme imkanı yoktur.
Bugün devleti kendine rakip gören anlayışların, devletin etkinliğini ne derece daraltırsak kendi faaliyet alanlarımızı o derece genişletiriz diyenlerin Türkiye’ye birtakım dış telkinlerle beraber yaptıkları tekliflerle Türkiye’nin kendi içerisinde bir çaresizliğin içine sürüklendiğini görüyoruz.
“O bölgede egemenliğimizi neredeyse ikiye böler noktaya gelmişiz”
Türkiye’de her meseleyi milletimizin beklediği hür ve eşit vatandaşlık temelinde, demokratikleşmeyi adeta bir pazarlık unsuru haline getirmeden bütün vatandaşları için demokrasi diyen bir anlayış içerisinde icra etmemiz gerekirken; bugün birilerinin eliyle bizim demokrasi tarihimizde önemli bir acının simgesi haline gelmiş İmralı’yı bir cüreti perdelemek adına bir isimlendirmeyle beraber kullandıklarını görüyoruz. Bugün Türkiye kendi insanlarıyla ne Avrupa başkentleri üzerinden ne de bugün bölücübaşı üzerinden muhatap olabilme imkanı yoktur. Bizim muhatap alacağımız yer meşru kanallarımızdır. Çözüm arayacağımız yer demokratik kanallar içerisinde milli iradenin tecelligahı olmuş büyük Gazi Meclisimizdir. Birileriyle adeta pazarlık edercesine bölgeye dayattığımız etnik siyasetle harmanlanmış ve geleceğine dair o bölgede egemenliğimizi neredeyse ikiye böler noktaya gelmişiz. Eşbaşkanlık modelini resmileştirerek hayalleri Türkiye’de ikinci bir yapıyı icra etmek noktasında olanlara zemin verdiğimizi görüyoruz.
Birilerinin telkinleriyle demokratikleşiyoruz diyerek milli kimliği örseleyecek hiçbir adıma asla taraftar olabilme imkanımız yoktur. Milletimizin geçmişte bıraktığı, çözdüğü meseleleri bugün bir buhran hali içerisinde, bir çözümsüzlük hali içerisinde dayatanlara karşı çözümü, dün olduğu gibi bugün de icra etmek durumundayız.
“Yanlış hesabın Bağdat’tan döndüğü gibi  yanlış hesabın Şam’dan da döndüğünü gördük”
Bu gerçekleri görmeyenler, bölgenin değişen şartlarını anlamayanlar aynı zamanda Türkiye’yi bir büyük belanın içerisine sürüklediğini hep beraber görüyoruz. Cuma namazını Şam’da kılacağız denilen noktada neredeyse 3 yıla yakın bir zaman dilimi içersinde yanlış hesabın Bağdat’tan döndüğü gibi yanlış hesabın Şam’dan da döndüğünü gördük.
“Şah olacağız diye girdikleri oyunda Türkiye’yi de mat eder hale gelmişlerdir”
Türkiye’nin kendi öncelikleriyle başta kendi insanının milli güvenliğini esas alan, kendi insanının varlığını, birliğini ve beraberliğini esas alan bir anlayış içerisinde bir dış politika yürütmemiz gerekirken kendi siyasi ideallerini geçmiş romantik anlayışlarından kaynaklı olarak icra etme anlayışı içerisinde yürüttükleri dış politikayla bugün Türkiye, sorun ithal eder noktaya gelmiştir. Şah olacağız diye girdikleri oyunda Türkiye’yi de mat eder hale gelmişlerdir. Türkiye’yi neredeyse uluslar arası terörist organizasyonlarda komşu devlet haline getirdiniz. Bu vebalin bile uzun yıllara sari bir şekilde Türkiye’yi rahatsız edeceği ortadadır. Cumhuriyet kurulduğu günden bugüne bölgede hiçbir iç çatışmanın tarafı olmamayı kendi dış politikası içersinde standart bir hedefleme olarak koymuş bu çizgiyi eleştirirken, bu çizgiyi yalnızlık politikası olarak eleştirirken, bugün Türkiye’yi ondan daha derin bir yalnızlığa işbirliğini ifade eden bu iktidar getirmiştir.
Sağından, solundan yapılan telkinlere hiçbir zaman kulak asmadan kendi kurucu iradesi doğrultusunda asla ve kat’a hiçbir siyasi hareketin mücadelesinde ara elemanı olmadan yolumuza devam etmek durumundayız. O nedenle ne AKP’ye rağmen AKP’cilik yapacağız, ne de CHP’ye rağmen CHP’cilik yapacağız. Bütün teşkilatlarımızla beraber milletin önünde olmak durumundayız.
Önümüzde yerel seçimler var. Bu yerel seçimler sadece yerel yöneticileri seçeceğimiz bir seçim değildir. Ardından gelecek Cumhurbaşkanlığı seçimiyle beraber, genel seçimle beraber Türkiye’nin bugünkü iktidarın tasavvuru doğrultusunda son hamlelerini yapacağı, yeniden bir siyasetin teşkil edeceği bir dönemin arifesidir. O nedenle bu yerel seçimleri önemsiyoruz. Bu seçimlerde Türkiye’de kendi varlık irademizi ortaya koyarak milletimizin kendisini göreceği siyasal kadrolarımızla beraber milletin gönül rahatlığıyla oy vereceği bir tercihi ortaya çıkarmak durumundayız.
Hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.”
Tek adayın yarıştığı kongrede mevcut İl Başkanı Bahadır Ulusoy seçimi kazandı.
Kaynak ( DP )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder