30 Temmuz 2016 Cumartesi

Celal Bayar Köşkü’ne asılan pankart ve Genel Başkanımız Gültekin Uysal’dan çarpıcı bir teklif

“Demokrat Parti olarak 27 Mayıs 1960 sonrası açılmış hicran dolu tarihi bir parantezi açıldığı yerde kapatmak için 15 Temmuz darbecilerinin YASSIADA'da yargılanmasını “Demokrat Parti olarak 27 Mayıs 1960 sonrası açılmış hicran dolu tarihi bir parantezi açıldığı yerde kapatmak için 15 Temmuz darbecilerinin YASSIADA'da yargılanmasını talep ediyoruz”
“Şehit Başvekilimiz Adnan Menderes'in ruhu şad olmuş, huzur bulmuştur. Şükranlar yüce Türk Milleti!”
(DP Basın Merkezi – 23 Temmuz 2016) Genel Başkanımız Gültekin Uysal, Celal Bayar Köşkü’ne astırdığı pankart ile demokrasimize sahip çıkan Yüce Türk Milleti’ne teşekkür etti.
Bunun yanı sıra Genel Başkanımızdan çarpıcı bir teklif geldi: “Demokrat Parti olarak 27 Mayıs 1960 sonrası açılmış hicran dolu tarihi bir parantezi açıldığı yerde kapatmak için 15 Temmuz darbecilerinin YASSIADA'da yargılanmasını talep ediyoruz.”
Demokrasimizin ve cumhuriyetimizin yegane bekçisi ve muhafızının yüce Türk Milleti olduğunu ifade eden Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, şunları kaydetti:
“Gücün yegane kaynağı yüce millettir”
“Yanlışlığı ülkemiz için birçok defa ispat edilmiş darbelerin, demokrasiye müdahale denemelerinin kabul edilebilir, savunulabilir bir yanı yoktur. Milletin iradesi ile seçilmiş olan iktidarın, demokratik teamüllere uygun bir biçimde ve demokrasi inancımız doğrultusunda böyle bir yöntemle yönetimden el çektirilmesi kabul edilemez. 1946 yılından bu yana sahip olduğumuz inanç ve kararlılıkla, demokrasinin ve milletimizin yanında olduğumuzun bilinmesi ve milletimizin her türlü riskten emin olması en büyük temennimizdir.
Bugüne kadar yaşanmış darbelerin gerçek mağdurları olarak, bedellerini gerçekten ödeyenler olarak demokrasiye sahip çıkacağımızın bir kez daha bilinmesini istiyoruz.
Gücün yegane kaynağı yüce millettir.
Demokrasi'mizin ve Cumhuriyet'imizin yegâne bekçisi ve muhafızı da yüce millettir.
Bu bedel ödemeyi ve direnci 27 Mayıs'ta topyekun gösteremediğimiz için 12 Mart'lar, 12 Eylül'ler, 28 Şubat'lar yaşandı.
Millet olarak tüm unsurlarıyla direnme gücümüzü ortaya koyarak  “Türk Demokrasi'sinin En Uzun Günü” olan 15 Temmuz darbe teşebbüsünü atlatmış bulunuyoruz.
Yüce milletimiz büyük bir ruh ve cesaret ortaya koyarak bedel ödemeyi göze alıp şehitlerle bedel ödeyerek ülkemizin demokrasi hamuruna büyük bir katkı sunmuştur. Milletimiz daha önce de 1. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve sayısız cephede düşman namlularına alnını dayamıştır. Bugün de güvenliğini, namusunu korusun diye emanet edilen silahları millete doğrultan darbeci canilerin tanklarının namlularına göğsünü dayayarak darbeye geçit vermemiştir.
İşte bu vesileyle de Şehit Başvekilimiz Adnan Menderes'in ruhu şad olmuş huzur bulmuştur. Şükranlar yüce Türk Milleti!!!
Ayrıca Demokrat Parti olarak 27 Mayıs 1960 sonrası açılmış hicran dolu tarihi bir parantezi açıldığı yerde kapatmak için 15 Temmuz darbecilerinin YASSIADA'da yargılanmasını talep ediyoruz.”

17 Mayıs 2016 Salı

Demokrat Parti’nin 14 Mayıs 1950’de İktidara Gelişinin 66. yıldönümü, Ankara İl Başkanlığımıca Hazırlanıp, Düzenlenen ve Genel Merkez’de yapılan bir toplantıyla kutlandı

Demokrat Parti’nin 14 Mayıs 1950’de İktidara Gelişinin 66. yıldönümü, Genel Merkez’de yapılan bir toplantıyla kutlandı 
14 Mayıs 2016 Cumartesi
“Daha aylar önce seçim pusulasında adı olan, o “milli irade”nin beyanı olan bir başbakanı görevinden eden Cumhurbaşkanı, siyasi cinayet işlemiştir”
Demokratlar Kulübü Başkanı: ENVER TURGUT
“Bu partinin simgesi de imgesi de tavşan değildir. Bizlere simge olmuş canlı; ecdadı seferden sefere taşıyan, Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam’ı Arş’a çıkaran ‘kırat’tır”
“Önce siyasete alet ederek dini, sonra kendi güvenliklerine gayret ederek hukuku siyasallaştıran iktidar, sonunda vicdanları da siyasallaştırmıştır”
( DP Basın Merkezi – 14 Mayıs 2016) Demokrat Parti’nin 14 Mayıs 1950’de İktidara Gelişinin 66. yıldönümü, Genel Merkez’de yapılan bir toplantıyla kutlandı. Genel Başkanımız Gültekin Uysal, burada yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı’ndan, iktidara, iktidardan ana muhalefete, tavşan partisi söylemlerinden sivil toplum yöneticilerine, iç politika ve terörden dış politikaya kadar pek çok konuda önemli açıklamalarda bulundu.
Genel Merkez’deki programda Demokratlar Kulübü Başkanı Enver Turgut ile Siyaset Planlama Kurulu Başkanımız ve GİK üyemiz Doç. Dr. Mehmet Özdemir de birer konuşma yaptı.
Genel Başkanımız Gültekin Uysal, 14 Mayıs Demokrasi Bayramı dolayısıyla düzenlenen programda şu görüşleri dile getirdi:
“Kıymetli Partililer, değerli dava arkadaşlarım;
Bizlerin bayram olarak nitelediği, ancak 1960'dan bu yana demokrasi için, vatan için, millet için verdiğimiz şehitler dolayısıyla hakkıyla kutlayamadığımız bugün, bir kez daha bir arada olmanın mutluluğu ve bu davanın neferi olmanın onuru ile sizleri selamlıyor, hoş geldiniz diyorum.
Genel Başkan: GÜLTEKİN UYSAL
14 Mayıs 1950, yalnız fikrimizin ve milletin iktidarı için değil, demokrasinin bu topraklardaki ilk gerçek zaferi olması dolayısı ile de kutlanası, anlatılası, anılası bir gündür.
66 yıl önce gerçekten millet için milletle beraber teşrik-i mesai eden demokratlar, bugün de aynı hassasiyette, aynı ilke ve aynı doğru yoldadır.
Kıymetli Partililer;
Adına hürriyetçi demokratlar tarafından bir bayram atfedilen demokrasinin, bugün geldiği yer ortadadır.
Siyaset biliminin kavramlarından, siyasi tarihin tozlu sayfalarından bulunacak onlarca mesel, onlarca tanım varken, bu hizmet kervanının ekmeğini yemeye teşebbüs edercesine kendini demokrat olarak niteleyen, yaşanılanın demokrasi olduğunu söyleyenler vardır.
“Türkiye; demokrattır, demokrat olarak kalacaktır”
Demokrat Parti geleneğindeki şekli ile sözün millete takdimi, teslimi olan demokrasi, bugün türlü kılıflarla milletten zapt edilmek, rehin alınmak istenmekte, bir tek kişinin sultasındaki bir zümreye tahsis edilmek istenmektedir.
Tek bir kişinin hülyaları ve siyasi hesap uzmanlarının hesaplamaları ile adım adım “tek adam hükümranlığı”na dönüştürülmek istenen Türkiye; demokrattır, demokrat olarak kalacaktır.
70 yıldır bu milletin büyük hayallerini “Büyük Türkiye ideali” ile programlaştıran demokratlar, birkaç kişinin küçük hayallerine, bu büyük, bu kutlu emeği ve birikimi kurban etmeyecektir.
Bu hareket, milletin iktidarına hayır diyenlere canını vermekten çekinmemiş, tehdide, şantaja ve türlü Bizans oyunlarına boyun eğmemiş bir genetiğe sahiptir.
DEMOKRAT PARTİ
Ankara İl Başkanı BAHADIR ULUSOY
&
Genel Başkan GÜLTEKİN UYSAL
70 yıldır hakkaniyet ve adalet çizgisinden sapmadan milletin hizmetine hayatını vakfeden demokratlar, bugün de aynı bilinç, aynı kararlılık ve aynı vakur duruşla Edirne'den Kars'a ayaktadır.
“Türkiye anayasal kargaşanın, siyasal karmaşanın ve yasal kaygıların içerisinde boğulmaktadır”
Kıymetli ev sahipleri;
Türkiye anayasal kargaşanın, siyasal karmaşanın ve yasal kaygıların içerisinde boğulmakta, asıl meselelerini konuşmaktan uzaklaşmaktadır.
Maalesef bir tarafta ne pahasına olursa olsun “ben” diyenler, bir tarafta 60'dan bu yana dökülen kanla yetinmeyenler, Türkiye'yi toplumsal bir cinnetin eşiğine getirmiştir.
Tüm teamülleri, ahlaki ve siyasi değerleri bir kenara koyarak, hatta ayaklar altına alıp mızmızlanarak “ben” diyen, sahnede “milli irade” diye bağırıp sahne arkasında başka sözler eden Cumhurbaşkanı da cinnet getirenlerin başındadır. Bir cinnet hali ile her söylevinde arkasına saklandığı “milli irade”yi katletmiştir. Daha aylar önce seçim pusulasında adı olan, o “milli irade”nin beyanı olan bir başbakanı görevinden eden Cumhurbaşkanı siyasi cinayet işlemiştir.
Bugün yaşananlara “darbe” denmeyecektir de ne denecektir?
Cumhurbaşkanı geldiği günden beri çeşitli yerlere çeşitli yöntemlerle darbe yapmıştır. Bu da basbayağı darbedir.
Doç. Dr. MEHMET ÖZDEMİR
28 Şubat’ın gerçek mağduru değil mahdumu AKP, ecdadı olan 12 Eylül ve 28 Şubat’tan öğrendiklerini yeni yöntemlerle tekrar etmiştir.
Kendilerinin bir düstur edindiği, ancak görünen o ki anlamını kavramanın işlerine gelmediği “milli irade” işte bugün, yani Türkiye’de ilk ve gerçekten tecelli ettiği gün daha da önemli haldedir.
Her “güncelleme”si olay olan Türk Dil Kurumu geçtiğimiz yıl “darbe” sözcüğünün anlamını “hükümeti demokratik yollardan istifa etmeye zorlamak” şeklinde güncellemiş ve bize yaşananlara isim bulma zorluğundan kurtarmıştır. Tecrübelerimiz yeni bir güncellemenin Cumhurbaşkanı lehine yapılacağıdır.
Aziz dostlarım, değerli büyüklerim, sevgili kardeşlerim;
Ekonomik rant için insanları sosyal ortamlarından koparanlar, siyasal gettolar inşa etmiş, milletin birlikteliğinin, iktidarlarına engel teşkil ettiğini keşfetmiştir.
Türkiye'de milli birlik, beraberlik, eşlik, dostluk, komşuluk ve hatta akrabalık ilişkileri dahi iktidar hırslarına kurban edilmek istenmiş, kutuplaşma ve kamplaşma bir siyasal araç haline getirilmiştir.
Yıllardır hukukun ve dinin siyasallaşmasını tartışan kamuoyu bir an önce duygularımızın bile siyasallaştığının farkına varmalı, bunun, ne büyük bir tehlikeye gebe olduğunu görmelidir.
Şiddeti ve hatta kanı bile siyasetlerine araç edenler, asıl kaygılarının millet olmadığını göstermiştir.
Sözlerinin kitlelere etkisinden bihaber siyasilerin ağızlarından çıkanlar kendilerinden daha tehlikelidir.
“27 Mayıs 1960’ın akıtmaya başladığı kan,
elini hala yıkayamamış olanlara yetmemiştir”
Bir taraftan bayramı bir taraftan yası yaşadığımız bu ay “kan” hatırlatması bizi daha da irite etmiştir. 27 Mayıs 1960’ın akıtmaya başladığı kan, elini hala yıkayamamış olanlara yetmemiştir. Sadece bir siyasi tarafı değil, tüm ülkeyi tehdit edercesine hala “kan” diyenler bunun göstergesidir.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu “ne pahasına olursa olsun başkanlık” diyenlere karşı “Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz” demiş, 27 Mayıs’tan 56 yıl sonra, 12 Eylül’den 36 yıl sonra acıları deşmiş, kaygıları derinleştirmiştir.
Bu sözler, kaygısı millet olan, kaygısı birlik olan, kaygısı demokrasi olan bir şahsın değil, iktidarın kutuplaştıran diline öykünen bir şahsın sözleridir.
Sayın Kılıçdaroğlu demokrasinin kılıçla değil kalemle, kelamla olduğunu bilmeli, hep hatırlanmak istiyorsa soyadını “Kelamoğlu” olarak değiştirmelidir.
“IŞİD tehdidi, Türkiye'yi tarihinde hiç olmadığı kadar
 "Sıcak Savaşa" yaklaştırmıştır”
Saygıdeğer Partililer;
Malumunuz odur ki; Türkiye, Dış Politika'da şahsi kaygılarla dahil olunan yaraların sancısını çekmektedir.
Bir tarafta iktidarın yadsınamayacak katkılarıyla Batı'nın Ortadoğu'daki güvenlik kuvvetleri görevini ifa eden PYD, bir tarafta iktidarın, yine yadsınamayacak katkıları ve mezhepsel bakışı ile palazlanan IŞİD tehdidi, Türkiye'yi tarihinde hiç olmadığı kadar "Sıcak Savaşa" yaklaştırmıştır.
14 yılda Türkiye, “stratejik derinlik” diyerek iyi komşuluk ilişkilerinden uzaklaşmış, küçük boyutlu bir dehşet dengesi arasında kalmıştır. Bırakınız derinliğini, ortada bir strateji falan da yoktur. Daha doğrusu milletin menfaatini gözeten bir stratejinin olmadığı, var olan tek stratejinin kişisel güvenlikleri olduğu tecrübe ile sabittir. Ortadoğu'da var olan çeşitliliğe rağmen monofonik sesler çıkaran iktidar, polifonik bir karşılık almaya başlamıştır. Ezcümle iktidar, bölgedeki politikasında kendi çalıp kendi söylerken artık bölgede ne bir dinleyicisi ne de şakşakçısı kalmıştır.
“İktidar, politikanın içinde de dışında da çuvallamıştır”
Sorun fabrikası olan iktidar, Ortadoğu'nun sorunlarını sadece iç politik kaygılarla Türkiye'ye ithal etmiş, dahası Türkiye'nin bir bölümünü de kendi hesapları doğrultusunda bölgenin sorunlarına hapsetmiştir.
İktidar, politikanın içinde de dışında da çuvallamıştır.
Kendi içlerinde dahi yönetim şekillerinin ne olduğunu bilmeyenler, bir gün demokrat, bir gün otokrat olanlar, nasıl olduysa Türkiye için kendilerince ideal bir yönetim şekli uydurmuşlardır.
“AKP iktidarı Avrupa Birliği'ni
vize muafiyeti değerlendirmesinden öte götürememiştir”
Kıymetli misafirler,
Hürriyetçi demokratlar, dış politikada güvenlikli ilişkileri ve gelişimi öncel kabul etmişlerdir.
Türkiye'nin 60 yıllık Avrupa Birliği serüveninde en kararlı duruşu sergileyen biz demokratlar bugün 60 yılı "bir bakıp çıkacaktık" noktasına getiren,  Avrupa'yı yalnız seyahat planlarında var eden anlayışın eylemlerini üzüntü ile izlemektedir.
Avrupa Birliği, münferit yaklaşımlar müstesna, bizler için eğitimde, adalette, üretimde ve elbette demokraside kaliteyi simgelemektedir. Anlaşılan odur ki AKP iktidarı Avrupa Birliği'ni vize muafiyeti değerlendirmesinden öte götürememiştir.
Zaman zaman Avrupa Birliği'ni, İsrail'i ya da başkaca ülkeleri sadece iç politik pazarlama gayesi ile dini değerlendirmeye tabi tutan iktidar, inkarı da bir politik araç haline getirmiştir.
İktidar, bir sabah kalktığında antisemit olmakta, başka bir sabah ise gece hayalini kurduğu Siyonist ortaklıkların heyecanı ile ellerini ovuşturarak uyanmaktadır.
Bir öğle vakti Brüksel'de demokrasi beşiğinde uyuya kalan iktidar, başka bir sabah Avrupa'nın tek dişi kalmış canavar olduğunu hatırlamaktadır.
Kıymetli demokratlar;
Dış politikanın ne kadar karası varsa eline yüzüne süren iktidar, içeride de analara, babalara, evlatlara karalar bağlatmıştır, bağlatmaktadır.
“Açık ve net şekilde, bugün, gencecik bedenlerini toprağa koyduğumuz canların ölümünün yegane sorumlusu iktidardır”
Birkaç yıl öncesine kadar iktidarı alıp, güvenliği teslim ettiği PKK, ülkemizin Doğusu ve Güneydoğusu'nda muhtemelen kendisine verilen sözlerin tutulmaması nedeni ile şehirleri yakıp yıkmakta, askerimize, polisimize, korucumuza haince pusu kurmaktadır.
Geçmişte, bağımsızlık için bedel ödemek zorunda kalan bu millet, şimdi iktidarın basiretsizliği ve aymazlığı yüzünden yeniden bedel ödemeye başlamıştır. Açık ve net şekilde, bugün, gencecik bedenlerini toprağa koyduğumuz canların ölümünün yegane sorumlusu iktidardır.
Osmanlı'nın murisi olduğunu iddia eden, ancak, ihanetle süslü bedenleri hiç utanmadan payitahtta saraylarda ağırlayan, kucaklayan, bu vesile ile iktidarı hesaplayan AKP, şer odağıdır.
Dün Dolmabahçe'de devleti birilerinin meydan okumalarına alet edenler, bugün ihanetlerini inkâr etmektedirler.
Bu psikopatolojik bir ruh halidir.
İktidar çift kişilikli, kişilik bozukluğu sahibi tarafı ile milletin bunları unutması için niyaz etmektedir. Başta millet, başta demokratlar, evlatlarını toprağa gönderen analar, avuçları boş kalan çocuklar ve sinesi kanayan eşler yapılanları unutmayacaktır.
Çok değerli misafirler;
Türkiye hem siyaseten, hem de toplumsal olarak ahlâkî bir yozlaşmanın eşiğini aşmıştır.
Maalesef, geleceklerimizi emanet ettiğimiz çocuklarımız, kimseye emanet edilemeyecek haldedir. Her gün, yeni bir iğrençlik haberi ile evlatlarımızın yüzüne nasıl bakacağız kaygısı ile uyandığımız ülkemizde, iktidar mağdur edenin, utanarak söylüyorum taciz edenin, tecavüz edenin kimliğine bakmaktadır.
Önce siyasete alet ederek dini, sonra kendi güvenliklerine gayret ederek hukuku siyasallaştıran iktidar, sonunda vicdanları da siyasallaştırmıştır.
Kıymetli Partililer işte geldiğimiz tehlikeli yer burasıdır...
Ne yazık ki, ahlaki çöküşten önce nasibini, yüce Meclis ve siyaset kurumu almıştır. Geçmişte, parlamenterlere ait bir teamül ile protesto etmek istediğinde, Meclis sıralarını tokatlayan milletvekilleri, şiddeti araç edinen liderlerine öykünerek, birbirlerini tokatlamakta, tekmelemektedir. Hakaretin bini bir paradır. Meclis televizyonu, bu nedenlerden ötürü boş verin "+18'i", "+ insan uyarısı" koymalıdır.
Elbette, aktif siyasetin, bu edep dışı halinden Sivil Toplum'un çeşitli kanatları da zannınca faydalanmaktadır.
Kendi sorumluluk sahalarını ve yükümlülüklerini unutup, bir tarafta bir siyasi partinin "dış yapımı" gibi davrananları, bir tarafta her nedense dolaylı olarak siyaset yapanlar, bu yozlaşmanın sorumlularındandır. Kanaatimiz odur ki, mesleki örgütlenmeler, sosyolojik illiyet bağları nedeniyle, siyasetle alakadar olmalıdır. Ve fakat sorumluluklarını, dahası neden olacakları suni tartışmaları hesaba kalmalıdır.
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nu hedef alan ve bizce edep dışı sözleri bu bağlamda geldiğimiz noktanın özetidir. Sayın Kılıçdaroğlu’nun, Türkiye’nin en büyük sivil toplum yapılanmalarından birinin kendi işlerine gelecek şekilde siyasete müdahil olmamalarını eleştirmesi ile başlayan tartışmada, siyasete “haddini aşarak” müdahil olan TOBB Başkanı bu yozlaşmanın canlı kanıtıdır.
Sivil alanın lider kuruluşu olan, il ve ilçelerdeki yapılanması ile adeta sivil topluma maestroluk eden böyle bir yapılanmanın başkanın sanki bir siyasi partinin temsilcisi gibi lakırtı etmesi demokrasi adına da acıklıdır.
Özleri itibariyle değerlendirildiğinde siyasetten uzak olmaları beklenemeyecek bu gibi kuruluşların, müfrit bir muhalif gibi davranması yerine meseleleri şahsi siyasi kaygılardan bağımsız ele almaları, hakim edası ile muhakeme etmeleri son derece önemlidir.
Parti devletine dönüşmüş bir hal alan devletin en temel ekonomik ilkesi, serbest piyasa anlayışının, “partili tekeli” ile alaşağı edildiği yerde rekabet boşluğu yerine ana muhalefet boşluğunu kendine dert edinen TOBB Başkanı’na tavsiyemiz; siyaseti dolaylı olarak değil doğrudan yapmasıdır.
Elbette sivil toplum kuruluşu niteliği itibariyle bu gibi yapılanmaların siyasete müdahil olması olağandır.  Ancak müdahil olmaları gereken siyaset iktidar ve muhalefet arasında bir yerde değil, bu kavramların üstünde bir yerde olmalıdır.
Muhakkak ki TOBB Başkanı’nın bu çirkin üslubunun ve tavrının yanında CHP’nin ve liderinin tavrı da tartışmalıdır. Zira kendileri başkaca sivil toplum kuruluşlarını partilerinin “dış yapımı” gibi kullanmakta bir beis görmemektedirler. Miting meydanları ve parti organizasyonları da bu vaziyetin en canlı şahididir.
CHP cenahından TOBB Başkanı’na “siyaset dışı kal” diye uyarıda bulunanlar bir takım sendika ve yapılanmalara da aynı mesajı verecekler, dışarıda olmaları için gayret edecekler midir?
Aziz konuklar;
Bir selam gibi rutinlerle tekrarladığımız şey, Türkiye'nin sorunlarının demokrasi odaklı olduğudur.
Türkiye' de her meselenin temelinde aksak demokrasi, eksik demokratik tavır yatmaktadır. Bu bakımdan, en acil eylem planı, iktidardan başlayarak antidemokratik beyinlerin, hayallerin ve planların temizlenmesidir.
“Demokrat Parti sahip olduğu cevher itibariyle
meyve vermeye de devam edecektir”
Bugün Türkiye'nin, çeşitli şekillerde, çeşitli sancılarla acısını çektiği güç zehirlenmesinin, iktidar zehirlenmesinin panzehiri demokrasidir.
66. defa kutladığımız Demokrasi Bayramı'nda biliyoruz ki, bu kronik hastalığı tedavi edecek kadrolar, Demokrat Parti' de yer almaktadır.
Gündeme dair son bir hatırlatma ile belirtmek isterim ki; biz demokratlar, ideallerimiz gereği siyasette olan biteni, diğer partilerdeki gelişmeleri de nezaket dairesi içerisinde izlemekteyiz.
AKP'nin Menderes ve Özal vurgusuyla bu büyük misyonun geçmişini yağmalama gayretlerini, zaman zaman MHP de dahil olmak üzere CHP'nin bize yönelik tasarruflarını görmekteyiz. Elbette bu gözlemlerimiz bizlere bulunduğumuz yerin anlamını göstermeye devam etmektedir. Bu anlam ve partimizin sahip olduğu karşılık çeşitli zamanlarda isnatlara konu olmasına vesiledir. En bilinen tabiri ile "meyve veren ağaç taşlanır", taşlanacaktır. Demokrat Parti sahip olduğu cevher itibariyle meyve vermeye de devam edecektir.
“Kalemi başkaları tarafından tutulan köşe bekçilerinin karalamaları ile
70 yıllık gelenek yara almayacaktır”
Türkiye’de son olarak MHP’de ancak dönem dönem birçok siyasi parti ve oluşumda ismimizin zikredilmesi de bundandır. Kalemi başkaları tarafından tutulan köşe bekçilerinin karalamaları ile 70 yıllık gelenek yara almayacaktır. Gerçi amaçları sadece karalamak da değildir. Mesnetsiz iddiaları atanların amaçları bu köklü geleneğin ismi ile semirmek, birilerini semirtmektir. Partimizi “ağzı açık beklemek”le itham edenler birilerinin kapısında ağızları açık bekleyen bir güruhun mensuplarından öte değildir.  Başta partimizi sonra da partimizin eski bakanlarından ve MHP’deki değişimin bugünkü temsilcilerinden Sayın Meral Akşener’i hedef alan bu çirkin ifadeler bilinçaltlarındaki korkunun tezahürüdür.
Sayın Akşener'in, geçmişte Doğru Yol Partisi'nde görev yapması dolayısıyla, siyaset kürsüsüne DYP ile çıkmış olması dolayısıyla bu gibi yakıştırmalar tabiidir.
Demokrat Parti, yapısı itibariyle, ister AKP ister MHP ister başka partiler olsun oy geçişkenliğinin en yüksek olduğu partidir. Bugün bahsi geçen partilerin varolmasına vesile çok partili hayatın gerçek manada uygulayıcısı, bu partilere yaşam hakkı sağlayan Demokrat Parti'dir. Demokrat Parti bir taraftan günümüz partilerinin bir taraftan da birçok başarılı siyasinin eğitildiği doğal bir parti okulu niteliğindedir. Bugün burada aynı havayı teneffüs ettiğimiz, geçmişte Allah’a emanet ettiğimiz değerlerimiz, değerli büyüklerimiz inkar edilemez şekilde Türk siyasetinin muallimleridir.
Türkiye'de bugün şizofrenik bir durum vardır. Bu şizofrenik duruma itirazı olan herkes elbette her daim Demokrat Parti'yi bir çıkış olarak görebilir. Demokrat Parti 70 yıldır, kaoslardan, baskılardan, güçlüklerden çıkışın odağı olmuştur. Kimi zaman “adalet” ismi ile adaletsizlikten, kimi zaman "Doğru Yol" ismi ile yanlışlıklardan çıkış için merkez olmuş partimiz Demokrat Parti, bugün de 70 sene evvel olduğu gibi anti-demokratik bir anlayış ve düzenden çıkışın adıdır. Bu doğrultuda bu yağma düzenine dur diyecek, "yeter" diyecek, bir adama sözü de tokmağı da vermek isteyenlere karşı "söz milletin" diyecek herkese kapımız açıktır.
Küçük bir hatırlatma; bu partinin simgesi de imgesi de tavşan değildir. Bizlere bu hareketin ülküleri doğrultusunda simge olmuş canlı, ecdadı seferden sefere taşıyan, Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam’ı Arş’a çıkaran “kırat”tır.
Velhasılı kelam Demokrat Parti "tavşan parti" değil, asıl meselelerimizi perdeleyen anayasal kargaşadan, karmaşadan ve sıkışmışlıktan çıkışın partisidir.
Bu duygu ve düşüncelerle, demokrasi için, bu vatan için, şehadete yürüyen tüm kahramanlarımızı, şehit başvekilimiz, şehit bakanlarımız, şehit diplomatlarımız, şehit polisimiz, askerimiz ve korucumuzu rahmetle anıyor, hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.”

18 Mart 2014 Salı

Ankara Belediye Başkan Adayları Toplandı..

Demokrat Parti Ankara Belediye Başkan Adayları Toplandı..
Seçim İşleri Bakanı Nuri Efe: “30 Mart’tan sonra bu milletin alternatifi, merkez sağ ve Demokrat Parti olacaktır.” 
Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ömer  Şenöz, tüm demokratlara yuvaya dönüş çağrısı yaptı
(DP Basın Merkezi- 15 Mart 2014)- Demokrat Parti (DP) Ankara Büyükşehir ve ilçe belediye başkan adayları, Ankara İl Başkanı Bahadır Ulusoy’un düzenlediği kahvaltıda bir araya geldi
            Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Seçim İşleri Başkanı Nuri Efe “30 Mart’tan sonra bu milletin alternatifi, merkez sağ ve Demokrat Parti olacaktır” diyerek şöyle devam etti:
            “15 gün sonra adı yerel seçim olan ancak yerel olmaktan çıkan iktidarla muhalefet arasında horoz dövüşüne dönen bir seçim çalışmasını ibretle izliyoruz.  Bu seçimleri iktidar ve muhalefet kayıkçı kavgası haline getirdi..
            30 Mart’tan sonra bu milletin alternatifi, merkez sağ ve Demokrat Parti olacaktır. Bu seçimlerden sonra Türkiye’nin siyaseti yeniden dizayn edilecek. Bu seçimlerde alacağımız oy önemli değil. Adaylarımız buna üzülmesin. Bu artlarda aday olma cesaretini gösteren bu aday arkadaşlarımı tebrik ediyorum ve Allah razı olsun diyorum. Türkiye’de seçim yarışına girenler, para gücü ile büyük adam pozlarında olanlar, benim aday arkadaşlarımız kör tırnağı bile olamazlar..
            Bu iktidar bu yükü taşıyamıyor. 12 yıldır bu milletin önüne 3 kap yemeği ısıtıp ısıtıp getiriyorlar.. Millet artık bu yemekten bıktı.. Biz milletin damak tadına zevkine uygun ve huzur içinde yiyeceği yemeği milletin önüne koyacağız.
            Bu parti 68 yıllık bir harekettir. Bu seçimlerde her türlü engellemelerle karşılaşıyoruz. BDP ile gizli koordinasyon ortağı olan AKP’nin hedefinde Demokrat Parti ve Saadet Partisi vardır. Çünkü onların arazisine bina yapmışlardır. Ufak bir depremde yerle bir olacaktır. DP ve Saadet Partisinin mirasçıları ayağa kalkıp canlandığı takdirde yerle bir olacağını biliyor AKP. O nedenle bu seçimlerde de engelleme yapıyorlar. Biz, var olma yok olma mücadelesi veriyoruz. Ama inşallah Demokrat Parti Bayrağını burca dikeceğiz.
            Bu partinin ekmeğini yiyen, suyunu içen, kendilerini koyun pazarında pazarlıyor gibi eski il başkanı eski ilçe başkanıyız diyerek rozet budalası olanlar kapı kapı gezerek şereflerini artıracaklarını sanıyorlar. Bunları ayıplıyorum, kınıyorum. Yazıklar olsun, Allah onları bildiği gibi yapsın.. Bize bir avuç imanlı iddialı insan yeter. Bu parti vefalı insanların partisidir.”
“Demokrat Parti var, çare var Türkiye’m”
            Demokrat Parti Ankara İl Başkanı Bahadır Ulusoy da toplantıda yaptığı konuşmada, 30 Mart seçimlerini iktidar ve muhalefet partilerinin kayıkçı kavgasına çevirdiklerini belirtti ve “Demokrat Parti var, çare var Türkiye’m” dedi.
Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Şenöz, demokratlara yuvaya dönüş çağrısı yaptı
            Demokrat Parti Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ömer Şenöz de konuşmasında unları söyledi:
            “Demokratik yerel yönetimler, 20 yıl süren değişmez yönetimleri asla kaldıramazlar. Biz taze kan olarak yönetime talibiz. Cumhuriyetin gözbebeği olan Ankara, daha temiz, daha planlı, daha önemli olmayı hak ediyor. Seçildiğimizde yapacağımız çalışmalar siyaset, ya da rant odaklı değil, şehrin kişiliğine ve tarihine yönelik olacaktır.
            Ben davasına inanmış genç bir demokrat kardeşiniz olarak; yıllarını demokrat parti davasına ve bu ülkeye hizmet etmeye harcamış bütün demokratlara yuvaya dönüş çağrısı yapıyorum. Tabanımızla hiçbir yakınlığı olmayan partilerin gözünü bizim tabanımıza dikmiş olduğu bu yarışta, Merkez Sağ’ın tek adresinin Demokrat Parti olduğunu huzurunuzda bir kez daha tekrarlamak istiyorum. Dava seviyeli bir belediyecilik yarışı olmasını temenni ediyor, esenlikler diliyorum.”
Demokrat Parti Ankara adayları..
            Sabah kahvaltısına Demokrat Parti Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ömer Şenöz’le birlikte şu ilçeleri bakan adayları katıldı:
Haymana Özdemir Turgut, Çankaya Bahriye Öztürk, Yenimahalle Yaşar Karataş, Keçiören Hayati Bektaş, Mamak Arif Varmış, Altında Ercan Erten, Etimesgut Suat Yaralı, Sincan Suat Dal, Güdül Şükran Gümüş, Pursaklar Beşir Şimek, Çubuk Nuran Deniz, Kazan Ali Kılıç, Polatlı Galip Aslan, Bala Mehmet Kılıç, Ayaş M Metin Kantekin, Gölbaşı Sercan Ekmekçi..

5 Mart 2014 Çarşamba

Demokrat Parti (DP) Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Özdemir Kıbrıs’ta yaşanan son olayları değerlendirdi:

Demokrat Parti (DP) Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Özdemir Kıbrıs’ta yaşanan son olayları değerlendirdi:
“Kıbrıs (KKTC)’taki güvencemiz Cumhurbaşkanı  Derviş Eroğlu’dur”
            (DP Basın Merkezi- 05 Mart 2014)- Demokrat Parti (DP) Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Özdemir Kıbrıs’ta yaşanan son gelişmelerle ilgili olarak yaptığı açıklamada, “ Kıbrıs’taki güvencemiz Cumhurbaşkanı  Derviş Eroğlu’dur ” dedi.
            Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Özdemir, yaptığı yazılı açıklamada şu görüşlere yer verdi:
            “Türkiye’de Mahalli Seçimler ve  kaset kavgaları ile göz gözü görmez bir kargaşa yaşanırken KKTC’de ilginç gelişmeler olmaktadır.
            Kıbrıs sorununa kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm getirmek için geçtiğimiz ay ortalarında Kıbrıs Türk ve Rum liderlerinin altına imzalarını koydukları ortak metnin ara bölgede Birleşmiş Milletler Misyon Şefi Lisa M. Buttenheim tarafından okunmasından sonra bir ‘iyi niyet dalgası’ yayılmıştır. 
            Özellikle Türk ve Rum müzakerecilerin çapraz görüşmeleri (Türk müzakerecilerin Atina’yı, Rum müzakerecilerin Ankara’yı ziyareti) memnuniyetle karşılanmıştır.
“Nihai hedefleri Türkleri, Rumların tebaası ve ikinci sınıf vatandaş yapmaktır.”
            Rum Lider Nikos Anastasiadis, geçmişteki Rum devlet başkanlarından biraz farklı gibi gözükmektedir. Rumlar, şimdiye kadarki müzakerelerde kendilerini sürekli olarak, adanın ve mevcut tanınmış devletin sahibi görmüşlerdir.
            Ada’nın tümüne sahip ve egemen olmadıkça da Türklerle herhangi bir anlaşmaya yanaşmamışlardır.
            Hep bir bahane bulup, masadan kalkmayı ve Türkleri de oyunbozanlıkla suçlamayı adet haline getirmişlerdir. Bu müzakerelerden elde ettikleri en büyük kazanç; aldıkları tavizleri ‘kazanılmış hak olarak’ görmüşlerdir.
            Her yeni müzakereye de o noktadan başlamışlardır. Nihai hedefleri de Türkleri, Rumların tebaası ve ikinci sınıf vatandaş yapmaktır.
            Rum Lider Nikos Anastasiadis, ekonomik olarak iflas ve bataklığın dibinden kurtulmanın tek çaresi olarak, tek yönlü olarak ilan ettikleri münhasır ekonomik bölgelerinin içinde yer alan petrol ve doğalgazdan yararlanmayı görmektedir. Rumlara kalsa, bu kaynaktan Türk’lere bir cent bile vermezler. Ancak anlaşılan birileri; Anastasiadis’ın kulağına, adaya barışı getirerek federasyon, konfederasyon veya bizim tercihimiz iki ayrı devlet gibi bir çözümün bulunmaması durumunda, doğalgazın ve petrolün çıkarılamayacağı gerçeğini fısıldamıştır. Hatta bu işin gerçekleşmesi gerektiğini, İsrail’in de beklentileri açısından şart olduğunu hatırlatmıştır.
“Kıbrıs’ta her şey güllük gülistanlık değildir”
             Ancak Kıbrıs’ta her şey güllük gülistanlık değildir. Kıbrıs’lı Rumların şöven milliyetçiliğinin akılla ilişkisi hiçbir zaman olmamıştır. Papadopulos liderliğindeki ‘Megalo İdea’, panhelenizm taraftarı DİKO partisi hükümetteki 4 bakanını çekmiştir. 
            Geri kalan 7 bakan da Rum lidere yeni bir kabine revizyonu fırsatı  vermek için istifa etmişlerdir. Böylece görüşmeler ilk meyvesini Anastasiadis hükümetinin yıkılmasıyla vermiştir. Bu istifalar Rum liderin Amerika ve AB nezdinde elini güçlendirecektir. Rum tarafı bu istifa olayını dünyaya ve bize karşı bir taktik olarak kullanacaktır. ‘Beni daha fazla zorlamayın, hükümetim de istifa etti. Türklere taviz veremem. Sonuçta bu varacağımız anlaşma halkın onayına gidecek. Halkta ne kadar tepki olduğunu görüyorsunuz’ diye baskılara karşı duracaktır.
            Bu bir oyundur ve egemen güçler yine Rumlara karşı uygulayamadıkları baskı silahını, her zamanki gibi Türklere doğrultacaktır. Hele dışarıda itibarını gün be gün kaybeden bir Türkiye ve durdurulamaz akibetini önlemeye çalışan bir Başbakan varken…
            Bu durumda iş, milliyetçiliğinden emin olduğumuz KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu’na kalmaktadır. Kendisini bu oyunda bilgi ve tecrübesiyle en önemli güvence olarak görmekteyiz.”  

18 Şubat 2014 Salı

İL BAŞKANLIĞIMIZDA PARTİMİZE KATILIM TÖRENİ

DEMOKRAT PARTİ ANKARA İLİ HAYMANA İLÇESİ "BAĞIMSIZ" BELEDİYE BAŞKAN ADAYI ÖZDEMİR TURGUT'UN PARTİMİZE (DP) KATILMASI VE PARTİMİZDEN ADAYLIĞININ AÇIKLAMASI İLE İLGİLİ KATILIM VE İLÂN TÖRENİNDE; ANKARA İL BAŞKANLIĞIMIZ TARİHİ GÜNLERİNDEN BİRİNİ DAHA YAŞADI. 
11.ŞUBAT TARİHİNİN; GÜNCEL DEMOKRAT PARTİ'NİN 27 MAYIS DARBESİ'NDEN SONRAKİ İKAMESİ OLAN ADALET PARTİSİNİN KURULUŞ YILDÖNÜMÜNÜN BU TOPLANTIYA DENK GELMESİ DE GÜZEL BİR TESADÜF OLMUŞTUR.
11 Şubat 2014 Salı Günü, Demokrat Parti (DP) Ankara İl Başkanlığı'nda yapılan katılım töreninde bir konuşma yapan Özdemir Turgut, "Haymana halkına danışarak, görüşerek, büyük çağrıya uğrayarak, genç dinamik, Genel Başkan Sayın Gültekin Uysal liderliğinde, hedefe doğru hızla ilerleyen Demokrat Parti’de, politikaya devam kararı aldım. El ele, gönül gönüle vereceğiz. İnşallah Haymana sevdamızı, hizmete karşı duyduğumuz hasretimizi Demokrat Parti ile vuslata kavuşturacağız." diye konuştu.
BAĞIMSIZ BELEDİYE BAŞKAN ADAYLIĞI'NDAN; DEMOKRAT PARTİ BELEDİYE BAŞKAN ADAYLIĞI'NA..
HAYMANA bağimsiz belediye başkan adayı Özdemir Turgut ve ekibi görkemli ve çoşkulu bir kalabalık eşliğinde DEMOKRAT PARTİYE KATILDI...haymana demokrat parti adayı ÖZDEMİR TURGUTA başarilar diliyoruz .....ALLAHIN izniyle haymanada belediye Demokrat partinin.... 

5 Şubat 2014 Çarşamba

11. OLAĞAN GENEL KURULUMUZ YAPILDI...

Demokrat Parti Genel Kurulu 02 Şubat 2014 – Pazar Günü Yapıldı
Demokrat Parti’de tek listeyle yapılan 11. Olağan kongre’de oy kullanan delege sayısı 783, geçerli oy sayısı 753… İşte Demokrat Parti Genel İdare kurulu tam listesi DP Karar Kurulu tam liste haberi...
Siyaset
DP'nin 11. Olağan Kongresi Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu'nda toplandı. Mevcut Genel Başkan Uysal'ın genel başkanlık için tek aday olduğu kongrede, Divan Başkanlığını eski bakanlardan Yaşar Topçu yaptı.
"Ülke Meseleleri", "Hesap ve Bütçe" ile "Tüzük" komisyonlarında görev yapacak üyelerin seçilmesinin ardından Uysal, partililerin "Gültekin Uysal'ın askerleriyiz" sloganlarıyla kürsüye çıktı. Uysal, Demokrat Partinin sınırda nöbet tutan askerin, ekinini süren çiftçinin, koyununu otlatan çoban ile bilgisayarının başında dünyaya meydan okuyan Türk gencinin umudu ve güvencesi olduğunu söyledi.
Partilerinin ayrıştıran, kutuplaştıran ve bölen olmadığını belirten Uysal, doğusundan batısına tüm Türkiye'yi birleştirdiklerini ifade etti.
Demokrat Parti'nin ülke yönetimini asker ve sivil vesayetinden kurtarıp millet idaresine teslim eden parti olduğunu dile getiren Uysal, şöyle konuştu:
"Demokrat Parti, Allah katında da kul önünde de en şereflinin, hizmet edenler olduğunu bilen, hizmet yoluna kefenleriyle çıkanlarındır. Miting meydanlarında değil dar ağacının altında kefen giyenlerindir Demokrat Parti. Demokrat Parti adaletin ta kendisidir. Hukuku lime lime edenlerin değil hesap vermekten kaçmayanlarındır bu parti."
Milletin büyük sınavdan geçtiğini, Demokrat Partililer olarak bu sınavda seslerini yükselteceklerini söyleyen Uysal, yaşananlar karşısında artık mızrağın çuvala sığmadığını ileri sürdü. Uysal, "Ayakkabı kutularına taşan, iddianamelere, fezlekelere sığmayan yolsuzluklar, hukuksuzluklar kimsenin kuşkusu olmasın milletimizin o pak, o temiz gönlüne de sinesine de sığmamaktadır" diye konuştu.
Hükümetin dış politikasını da eleştiren Uysal, Türkiye'nin bölgesinde yalnızlaştığı iddiasında bulundu. Yaklaşık 760 delegenin oy kullanmasının beklendiği kongrede, partinin genel başkanı, 50 kişilik Genel İdare Kurulu, 70 kişilik Merkez Karar Kurulu ve 21 kişilik Yüksek Haysiyet Divanı belirlenecek.
Kongreden notlar:
Kongrede, ANAP'ın eski Genel Başkanı Salih Uzun, eski bakanlardan Esat Kıratlıoğlu, Nahit Menteşe, Nurhan Tekinel ve Hamdi Üçpınarlar ile ANAP ve Doğru Yol Partisinden (DYP) milletvekilliği yapmış isimler yer aldı.
Ankara Milletvekili Levent Gök ile Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan da CHP'yi temsilen kongreye katıldı. Eski Başbakan ve DYP eski Genel Başkanı Tansu Çiller'in gönderdiği telgraf salondan yoğun alkış alırken, bir süre "Başbakan Çiller" sloganları atıldı.
Eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin de kongreye telgraf gönderen isimler arasında yer aldı. HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Sekreteri Osman Yıldız'ın da katıldığı kongreye, Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay telgraf ve çelenk gönderdi.
Gültekin Uysal yeniden genel başkanlığa seçildi.
Demokrat Partinin (DP) 11. Olağan Kongresi'nde 783 delegenin 753'ünün oyunu alan Gültekin Uysal, yeniden genel başkanlığa seçildi. Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu'nda saat 10.00'da başlayan kongrede, Gültekin Uysal, genel başkanlık için tek aday oldu.
Kongrede, genel başkanlığın yanı sıra 60 kişilik Genel İdare Kurulu, 70 kişilik Merkez Karar Kurulu ve 21 kişilik Yüksek Haysiyet Divanını belirlemek için de oylama yapıldı.
Oy kullanan 783 delegenin 753'ünün oyunu alan Uysal, yeniden genel başkanlığa seçildi. Genel İdare Kurulu, Merkez Karar Kurulu ve Yüksek Haysiyet Divanı da belirlendi.
İŞTE LİSTELER